30 Kasım 2013 Cumartesi

Ava gitti avlandı

Ava gitti avlandı

Avcılar, tavşanı gözüne far tutarak avladı. Görüntüler facebook'ta paylaşılınca skandal ortaya çıktı. Bakanlık '200 bin liralık cip'e el koydu

Orman Bakanlığı, kaçak avlanmayla mücadelede emsal bir karara imza attı. Eskişehir'de yaşayan C.A. ve K.Ç., 2011 yılında Sarcakaya İlçesi Bozaniç Yaylası'na tavşan avlamak için çıktı. 2 arkadaş, K.Ç.'nin lüks cipinin farlarını tavşanlara doğru tuttu. Daha sonra da hareket edemeyen hayvanları avladı. İkili av görüntülerini C.A.'nın Facebook hesabında paylaştı. Gelen ihbarı değerlendiren Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürlüğü, C.A. ve K.Ç. hakkında dava açıldı. Mahkeme, kaçak avcılara 614'er lira idari para cezası verdi. Avcılık kurallarına aykırı olarak avlanan K.Ç.'ye ait 200 bin TL'lik lüks cipe ise el konuldu. K.Ç., karara itiraz etti. Mahkeme itirazı reddetti. Böylece lüks cipin mülkiyeti kamuya geçti. K.Ç. arabayı Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürlüğü'ne teslim etti. 

çok iyi bir karar örnek olsun. sen avcı isen farları yakmadan avlasana. üçkağıtçı senii 

29 Kasım 2013 Cuma

“SİYASİ MARKA” OLMUŞ BİR LİDER, GEÇMİŞİ ÖRNEK ALABİLİR…


“SİYASİ MARKA” OLMUŞ BİR LİDER, GEÇMİŞİ ÖRNEK ALABİLİR…

Cihan Padişahı Kanuni Sultan Süleyman, bir gün kıtalara yayılan Osmanlı’nın akıbetini hayâl eder ; “OSMANLI inişe geçer mi?” diye derin derin düşünmeye başlar. Bu gibi soruları meşhur âlim Yahya Efendi’ye sorduğundan, güzel bir hatla yazdığı mektubu keşfine inandığı Yahya Efendi’ye gönderir :
“Sen ilahî sırlara vâkıfsın. Kerem eyle de bizi aydınlat. Bir devlet hangi halde çöker? Osmanoğulları’nın âkıbeti nasıl olur? Bir gün olur da izmihlâle uğrar mı?” şeklinde mektubunu gönderir. Güzel bir hatla yazılmış mektubu okuyan Yahyâ Efendi’nin cevabı çok kısa, bir bakıma içinden çıkılmaz bir hâl alır:
“Ne’me lâzım be Sultânım!”
Topkapı Sarayı’nda bu cevabı hayretle okuyan Sultân, bir mânâ veremez. Yahyâ Efendi gibi bir zâtın böylesine basit bir cevapla işi geçiştireceğini pek düşünmez. Söylenmeye başlar:
“Acaba bilmediğimiz bir anlam mı vardır bu cevapta?”
Nihayet kalkar, Yahyâ Efendi’nin Beşiktaş’taki dergâhına gelir. Sitem dolu sorusunu tekrar sorar:
“Ağabey ne olur mektubuma cevap ver. Bizi geçiştirme, soruyu ciddiye al!”
“Sultanım sizin sorunuzu ciddiye almamak mümkün mü? Ben sorunuzun üzerine iyice düşündüm ve kanaatimi de açıkça arz ettim.”
“İyi ama bu cevaptan bir şey anlamadım. Sadece “neme lâzım be Sultanım!” demişsiniz. Sanki “Beni böyle işlere karıştırma” der gibi bir anlam çıkarıyorum.”
“Sultanım! Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlık yaygınlaşıyor olsa, işitenler de “ne’me lâzım” deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa.  Ayrıca fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin, feryadı göklere çıksa da bunu da taşlardan başkası işitmese, işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlâl de böylece mukadder hâle gelir...”
Bunları dinlerken ağlamaya başlayan Kanuni Sultan Süleyman, söyleneni başını sallayarak tasdik eder, sonra da kendisini böyle ikaz eden bir âlime memleketinin sahip olduğu için Allah’a şükreder. Yahya Efendi'ye ise bu tür tembihlerini mutlaka söylemesi gerektiğini anlatır. ( İlgili mektup, Topkapı Sarayı'nda sergilenmektedir.)
Tarihte padişahlar ve günümüzde siyasi liderler; bugüne kadar “ne’me lazım” diyen halkın çaresizliğini anlamamıştır. Ayrıca “ne’me lazım” kültürünün çaresizlik ötesinde bir ülkeyi karanlığa sürükleyecek bir zafiyet olduğunu da halk anlamamıştır. Ancak unutulan detay, olayın nesnel taraflarından olan “mutlak gerçekler” meselesidir ve gerçeklerin bir gün su yüzüne çıkmak gibi kötü bir niyeti vardır.
 
Devlet otoritesinin baskı rejimlerinin elinde olduğu dönemlerde bile şehirlerde savaşı çağrıştıran görüntüler günümüzdeki kadar dikkat çekmemiştir. Bunun sebebi olayların gerçekleştiği büyük resme bakmak ama gerçeği görememektir. Geçmişte mezhep ayrımcılığını körüklemek amacıyla yapılan hatalar taklit yoluyla tekrar icra edilmek istenmektedir. Ayrıntılar arasında en çok dikkat çeken de; yasal olmayan katliam amaçlı bu kışkırtıcıların varlığıdır. Devletin kolluk kuvvetlerini halkın üzerine gönderen bu çağdışı zihniyet, günümüzün en büyük sahne provasını yapmıştır. 
 
Aslında “marka kişiliği” iyi konumlandırılmış bir lider, vatandaşını çevre konulu masum bir eylemden dolayı kolluk kuvvetleriyle karşı karşıya getirmeyeceğini iyi bilmelidir. Daha da önemlisi vatandaşının bu duyarlılığını takdir etmelidir. Aksi takdirde yaşanılan bir dizi haksız olay ve talihsiz açıklama bugün olduğu gibi ekonomiden sosyal hayata kadar büyük zararlara sebep olabilir. Devlet liderlerine meşru hak olarak verilmiş görevlerin halkı tehdit edici unsurlar taşıması ve olumsuz değerlendirilmesi kolektif düşünceyi daha fazla taraftarla güçlü bir karşı tepkiye ulaştırır. Bu karar “marka kişiliği” olarak ulaşılan noktada sağduyulu davranışa yönelimi engelliyorsa ve olaylara katı tutumla yaklaşım devam ediyorsa; siyasi liderin “marka kişiliği” onarılamaz tepki alabilir. 
 

27 Kasım 2013 Çarşamba

vazgeçmeyin..

doğru değilmi? inandığımz şeylerden vazgeçmemeliyiz..

sevgiyi anlatan çok iyi bir hikaye

Bir kadın, evinden dışarı çıkar ve uzun beyaz sakallı üç
yaşlı adamın evinin önünde oturduklarını görür.Onları tanımaz.
Ben sizi tanımıyorum ama aç olmalısınız, lütfen içeriye gelin ve bir şeyler yiyin, der.
Evin erkeği içerde mi? diye sorarlar adamlar.
Hayır, der kadın.O dışarıda.
Öyleyse içeri gelemeyiz, diye cevap verirler.
Akşam olup kadının kocası eve geldiğinde,kadın başından geçenleri kocasına anlatır.Kocası;Git onlara söyle ben evdeyim içeri gelebilirler, der.Kadın dışarı çıkar ve onları içeri davet eder.
Hepimiz aynı anda içeri girmeyiz,der yaşlı adamlar.
Kadın: Niye giremezsiniz?
Yaşlı adamlardan bir tanesi açıklar:Onun adı "Zenginlik",der ve bir arkadaşını gösterir,bir diğerini işaret eder,"O Başarı",ben de Sevgi". Sonra ekler; Şimdi içeri gir ve kocanla konuş, hangimizi evinizde istersiniz?
Kadin içeri girip söylenenleri kocasına anlatır.Adam duyunca neşelenir; Ne güzel,madem öyle, Zenginliği içeri çağıralım ve evimizi zenginlikle doldursun.Karısı itiraz eder:
Canım, niçin başarıyı çağırmıyoruz?
Bu sırada konuştuklarını evin diğer köşesinde bulunan gelinleri duyar.Zıplayarak gelir ve kendi fikrini söyler: Sevg'yi çağırsak daha iyi olmaz mı? Evimiz sevgiyle dolar!
Gelinimizin önerisini dikkate alalım,der adam karısına.Dışarı çık ve Sevgiyi bizim misafirimiz olması için davet et.Kadın dışarı çıkar ve üç yaşlı adama sorar:Hanginiz Sevgi? Lütfen içeri gel ve misafirimiz ol.Sevgi ayağa kalkar ve eve doğru yürümeye başlar.
Diğer iki yaşlı adam da onu takip ederler.Kadın şaşırmış bir şekilde Zenginlik ve Başarıya sorar:
Ben sadece Sevgiyi davet ettim, siz niye geliyorsunuz?
Zenginlik ve Başarı bir ağızdan cevap verirler: Eğer Zenginlik ya da Başarıyı davet etmiş olsaydın diğer ikisi dışarıda kalırdı ama sen Sevgiyi davet ettin.O nereye giderse biz de oraya gideriz.Nerede Sevgi varsa,orada Başarı ve Zenginlik de vardır!

Bir Baba Gittiğinde...



Kaç yaşınızda olursanız olun babanız yaşıyorsa hala çocuksunuzdur...Ne zaman ki babanızı kaybediyorsunuz,işte o zaman gerçekten büyüyorsunuz.Çünkü çınarın gölgesi yok artık üzerinizde.Sizi fark etmediğiniz halde yağmurdan, güneşten koruyormuş meğer o gölge.Siz de aile kuruyorsunuz,anne yada baba oluyorsunuz,sizin de gölge yaptığınız ve koruduğunuz birileri oluyor ama o gölgeyi çok arıyorsunuz.Babanız öldüğünde büyüyorsunuz..Artık soru soracağınız, öğreneceğiniz,akşam eve dönerken yolunu gözleyeceğiniz,bir babanız yoksa büyüyorsunuz.
Hep sessiz ağlayan,suskun seven, en zor dönemde bile yıkılmaz görünen,sırtınızı dayadığınız çınar ağacınız yoksa artık...
Büyüyorsunuz o zaman işte.Savaşın ortasında komutansız kalmaktır, babasız kalmak.
Kaç yaşınızda olursanız olun babanız yaşıyorsa hala çocuksunuzdur.. öyle değilmi?

26 Kasım 2013 Salı

Allahım Konuş Benimle!!



Bir gün, bir adam ellerini açıp yalvardı:
"Allahım! Konuş benimle!"
Tam o sırada bir çayırkuşu adamın bahçesinde
en son şarkısını söylüyordu. Ama adam çayırkuşuna
hiç kulak vermedi ve yakarmaya devam etti:
"Allahım! Benimle konuş!"
Az sonra hava aniden kapandı, gökgürültüsü
ve şimşekle birlikte kuvvetli bir yağmur başladı.
Fakat adam bunlara hiç aldırış etmedi,
yakarmaya devam etti:
"Allahım! Seni görmeme izin ver!"
O böyle yalvarırken, sağanak yağmur
sona ermiş ve güneş bütün ihtişamıyla ışıklarını
adamın evine kadar taşımaya başlamıştı.
Fakat adam bu manzaraya aldırış bile etmedi.
Her gün gördüğü birşey değilmiydi bu?
Yalvarmaya devam etti adam:
"Bana bir mucize göster Allahım!"
Böyle yalvarırken, yakınlardaki
evlerden birinden yeni doğmuş
bir bebeğin ağlayışları geliyordu kulağına
ama o bunu da farketmedi.
Üzüntüsünden ağladı, ağladı...
" Cevap ver bana Allahım!
Burada olduğunu bilmemi sağla!"
Tam o an, bir kelebek gelip
adamın koluna konmuştu.
Ama görmemekte, duymamaktave bilmemekte ısrar eden adam öbür eliyle
kelebeği iteleyip kovdu. Sonra da:
"Allahım!" Neden, neden bana
bir cevap vermiyorsun?"
diye ağlayıp, yakınmaya devam etti...


Ravindre K.
www.balca.net

25 Kasım 2013 Pazartesi

Düşündürücü Hikaye

AFFET BABACIĞIM

Evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu.
Eşi Babasını istemiyor ve onun evde bir fazlalık olduğunu düşünüyordu. Tartışmalar bazen İnanılmaz boyutlara ulaşıyordu. Yine böyle bir tartışma anında; eşi, bütün bağları kopardı ve "Ya ben giderim, ya da baban bu evde kalmayacak" diyerek rest çekti... Eşini kaybetmeyi Göze alamazdı.
Babası yüzünden çıkan tartışmalar dışında mutlu bir yuvası, sevdiği ve kendini seven Bir eşi ve birde çocukları vardı. Eşi için çok mücadele etmişti evliliği sırasında. Ailesini ikna etmek için çok uğraşmış ve çok sorunlarla karşılaşmıştı. Hâlâ onu ölürcesine seviyordu. 
Çaresizlik içinde ne yapacağını düşündü ve kendince bir çözüm yolu buldu. Yıllar önce avcılık merakı yüzünden kendisi için yaptırdığı kulübe tipi dağ evine götürecekti babasını . Haftada bir uğrayacak ve ihtiyacı neyse karşılayacak, böylelikle eşiyle de bu tür sorunlar yaşamayacaktı.
Babasına lâzım olacak bütün malzemeleri hazırladıktan sonra yatalak babasını yatağından kaldırdı ve kucakladığı gibi arabaya attı. Oğlu Can, "Baba bende seninle gelmek istiyorum" diye ısrar edince onu da arabaya aldı ve birlikte yola koyuldular. 
Karakışın tam ortalarıydı ve korkunç bir soğuk vardı. Kar ve tipi yüzünden yolu zor seçiyorlardı. Minik Can, sürekli babasına "Baba nereye gidiyoruz ?" diye soruyor ama cevap alamıyordu. Öte yandan; nereye götürüldüğünü anlayan yaşlı adamsa gizli gizli gözyaşı döküyor oğlu ve torununa belli etmemeye çalışıyordu.
Saatler süren zorlu yolculuktan sonra dağ evine ulaştılar. Epeydir buraya gelmemişti. Baraka tipindeki dağ evi artık çürümeye yüz tutmuş, tavan akıyordu. Barakanın bir köşesini temizledi hazırladı ve arabadan yüklendiği yatağı oraya itina ile serdi. Sonra diğer malzemeleri taşıdı en son da babasını sırtlayarak yatağa yerleştirdi. 

Tipi, adeta barakanın içinde hissediliyordu. Barakanın içinde fırtına vardı adeta. Çaresizlik içinde babasını izledi. Daha şimdiden üşümeye başlamıştı.Yarın yine gelir bir yorgan ve birkaç battaniye getiririm diye düşündü. 

Öyle üzgündü ki, dünya başına göçüyor gibiydi. O, bu duygular içindeyken babası, yüreğine bıçak saplanmış gibiydi. Yıllarca emek verdiği oğlu tarafından bir barakaya terk ediliyordu. Gururu incinmişti, içi yanıyordu ama belli etmemeye çalışıyordu. 
Minik Can ise olanlara hiçbir anlam veremiyordu. Anlamsızca ama dedesinden ayrılacak olmanın vermiş olduğu üzüntüyle sadece seyrediyordu. 

Artık gitme zamanıydı. Babasının yatağına eğildi, yanaklarını ve ellerini defalarca öptü. 
Beni affet der gibi sarıldı, kokladı. Artık ikisi de kendine hakim olamıyor ve hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Buna mecburum der gibi baktı babasının yüzüne ve Can'ın elini tutup hızla barakayı terketti. Arabaya bindiler. 

Can yola çıktıklarında ağlamaya başladı, neden dedemi o soğuk yerde bıraktın diye. Verecek hiçbir cevap bulamıyordu, annen böyle istiyor diyemiyordu. Can: "Baba, sen yaşlandığında ben de seni buraya mı getireceğim?" diye sorunca dünyası başına yıkıldı. O sorunun yöneltilmesiyle birlikte deliler gibi geri çevirdi arabayı. Barakaya ulaştığında "Beni affet baba." diyerek babasının boynuna sarıldı. Baba oğul sıkı sıkı sarılmış çocuklar gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı. Oğlu: "Baba beni affet! Sana bu muameleyi yaptığım için beni affet!" diye hatasını belli ediyordu...Babası oğlunun bu sözlerine en anlamlı cevabı veriyordu..."Geri geleceğini biliyordum yavrum. Ben babamı dağ başına atmadım ki, sen beni atasın... Beni bu dağda bırakamayacağını biliyordum."

Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Birşey Var

Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Birşey Var
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği


İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya


Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin


İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına

İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına


Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın


Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı


Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana 


              Ataol Behramoğlu


Uykunun Önemi


DÜZENLİ VE VÜCUDA YARARLI  UYUMAK İÇİN İZLENECEK BASAMAKLAR 
        
 Başarıya ulaşmak için izlenecek yolların aşılması için ve kalıcı olabilmesinin temel şartlarından birisi, insanın iyi uyumuş, dinlenmiş ve zinde bir şekilde uyanmasıdır. Bu anlamda uyku çok büyük önem kazanır. Uykudaki aksaklıklar dalga dalga tüm benliğimize ve çevremize yayılır. Önce uykumuzun nasıl olması gerektiğine karar vermeliyiz. Burada tespit etmemiz gereken nasıl yatmalı, ne kadar uyumalı ve uykudaki temel yöntemin ne olacağı sorularının cevaplarıdır.  Aşağıdaki yazılı 6  maddede toplanmış tavsiyeleri uygulayın,  göreceksiniz  sabahları dinlenmiş olarak kalkacaksınız. Yeni günü yeni heyecanla karşılayın. Bu maddelerin tamamını yerine getirin ve 1 ay boyunca bunu uygularsanız eminim ki bir daha;  bu tavsiyelerin dışına çıkmayacaksınız.

Tavsiyeler   : 
1. Uyku saatlerimizi değiştirmeden günde 6-7 saatten fazla uyumamalıyız.
2. Sabah erken kalkmalı ve öğlen vaktine kadar bir daha uyumamalıyız.
3. Öğlen yarım saat süreyle(11:00-13.30 arasında) ve gece 23:00 - 05:30 arası (1 saatlik kayma olabilir) uyuyor olmalıyız ve akşama yakın vakitte uyumamalıyız.
4. Asla tok uyumamalıyız. Yemeğimizi uykudan en az 2.5- 3  saat önce yemeliyiz.
5. Uyku öncesinde vücut adalelerimizi gevşetmeliyiz.
6. Bizi rahatsız edecek gürültülü, kötü kokulu, çok yumuşak veya tümsekli zeminde uyumamalıyız.



Günde 8 veya 10 saat uyuyor olabilirsiniz. Ancak yine de bu uykunuz hiçbir işe yaramıyor olabilir. Çoğumuzun sandığının aksine uykusuzluğun hayatımızdaki engelleyiciliği tahmin ettiğimizden de büyüktür. Oysa çoğu zaman rahatsızlıklarımızın uykusuzluktan kaynaklandığını bilemeyiz bile.
Uyku beynin dinlenme vakti sanılmamalıdır. Tersine uyku beynin vücudun dinlenme ve tamir işiyle meşgul olduğu vakittir. Beynin elektriksel yapısı üzerinde yapılan araştırmalar zihnimizin uyku esnasında en az uyanık dönemde olduğu kadar yoğun çalıştığını göstermiştir. Aradaki tek fark gece ve gündüz yapılan işlerin farklı olmasıdır.



Yeterince uyuduğumuz halde hala ısrarla dinlenemememizin bir nedeni zihnimizi çeşitli sorunlarla baş başa bırakmamızdır. Bu sorunlardan biri gergin uyumamız, diğeri tok halde iken uyumamızdır. Her iki durumda karabasanlar ve kötü rüyalar görmemiz mümkündür.
Bazı kişiler uykuya yattığında kaslarını, omuzlarını, dizlerini iyice gererler. uyku mekanizması vücudu gevşetmeye çalışır. Bazen tam gevşerken insan ani boşluğa düşer gibi irkilebilir. Bunu bir defa yaşamışsanız derhal kendinizi kontrol etmelisiniz. Uyurken bütün adalelerimize "gevşe, rahat ol, boşluğa düşmüş gibi kendini bırak" emrini vermeliyiz. Bu emri bir süre devamlı verdiğimizde uyku anında alt şuurumuz bu emirleri bilinçli olarak almasa bile otomatik olarak uygulamaya koyar ve her defasında gevşemiş olarak uyuruz. Aksi taktirde edineceğimiz gergin uyuma alışkanlığı, beynimizin uyku boyunca kaslarımıza sürekli gerilme emri göndermesine yol açacaktır. Bu durum hem kasları sürekli çalıştırarak yoracak, tahrip edecektir; hem de beyni meşgul ederek yoracaktır. Böyle bir uykunun sonu yorulmuş olarak uyanmaktır.

24 Kasım 2013 Pazar

Biz kimmiyiz?


Bizler böyle atalara sahipken şimdi ne olduda bazılarına barış adı altında boyun eğiyoruz. belki kendince haklı ama yaşananlar barış gibi görünmüyor. tek taraflı barış olmaz..ortak yol bulmak istiyorsan her iki tarafıda  memnun etmelisiniz.

önemli tavsiyeler



bende bilmiyordum..inşallah yararlı olur..

23 Kasım 2013 Cumartesi

öğretmenler gününüz kutlu olsun..






Ögretmen, Doğan Gunese Benzer. Etrafini Aydinlatarak Karanliklara Meydan Okur.

Bir Ulusun Cagdas Ulkeler Duzeyine Erisebilmesi; Egitim Ve Ogretimin Kaliteli Ve Bilimsel Yöntemlerle Yurutulmesi Ile Ancak Mumkun Olabilir. Baş öğretmen Mustafa Kemal Atatürk ve tüm ögretmenlerin Günü Kutlu Olsun..









Demokrasi Anlayışı Bu mudur?



Ak Parti millet vekili sadık yakut  ''kız ve erkek öğrencilerin birlikte eğitim yapması büyük yanlış'' dedi. Ak parti  karşılık verdi;
partimizin görüşü değil ama düşünce özgürlüğü var.

Ak Parti millet vekili İdris Bal ;dersaneler kapatılmasın,suriye politikasında yanlışlıklar var,Geziye yaklaşım hatalı,
Ak Parti karşılık verdi partimizin görüşüne aykırı gitti kesin ihraç istemiyle disipline sevk edildi.
Sadık Yakut söz konusu olunca düşünce özgürlüğü İdris Bal olunca tü kaka..

Nasıl iş anlamadım..

22 Kasım 2013 Cuma

Afrikada açlıktan ölen çocuklar..

21. yüzyılda Afrikada halen açlıktan ölen çocuklar var. Bu görüntüye ne vicdan ,ne yürek dayanır. eyy güzel allahım ne çok şey istiyoruz senden .. ne olur yardım ett ...şüphesizki sen herşeyi gören ve bilensin..

Bazı insanların acısı şimdi bana çok ucuz ve saçma geldii..





Yüzümüz kişiliğimizi yansıtıyormuş


ALIN:
Kişilerin düşüncelerini geliştirme yöntemi hakkında bilgi veriyor. Geniş alın, güçlü bir gücü ve entelektüel kişilik yapısını simgeliyor. Dar alın ise kişinin dikkatli, zamanlamaya önem veren, matematiksel yetenekleri kuvvetli biri olduğunu anlatıyor. Bombeli bir alna sahip kişiler ise inisiyatif sahibi, uyumlu ve paylaşımcı olarak kabul ediliyor.
GÖZLER:
Hayata bakış açısını ve stres karşısındaki davranış şeklini anlatıyor. Çukur gözlü kişiler ciddi ve gizemli olurken, gözleri yakın olanlar titiz, kararlı ve detaycı kişilik yapısına sahip oluyorlar. Cosmotürk’ün haberine göre, büyük gözler, açık sözlülüğü, kibarlığı ve sözüne güvenilirliği, küçük gözler ise dikkatini kolay toparlamayı ve kapalılığı simgeliyor. Düşük gözlü kişiler hayata iyimser bakmayı sevmezken, patlak göz şekline sahip olanlar hayata karşı hevesli ve alıngan oluyorlar.
BURUN:
İş hayatındaki tercihleri ve para konusuna bakışı simgeliyor. Geniş burun, iş hayatında kendine güvenen ve sosyal yapıyı dar burun, kontrolcülüğü ve garanticiliği, büyük burun, idealistliği ve lider olma isteğini, düşük burun, insanlarla iyi iletişim kurabilme yeteneğini, yuvarlak ve şiş burun ise para konusunda başarıyı ve tasarruf düşkünlüğünü gösteriyor.
:
Düşünceleri ifadeyi ve cinselliğe bakış açısını simgeliyor. Geniş ve düşük dudaklar kişinin cömert olduğunu ve cinsel yaşamını geniş hayal gücüyle renklendirebildiğini, ince dudaklar, az ve öz konuşmayı, hırsı ve muhafazakarlığı simgeliyor. Aşırı büyük alt dudak ise kişinin tembel ve zevke düşkün olduğunu anlatıyor.
ÇENE:
Kendini savunma yöntemini ve saldırganlık düzeyini belirliyor. Geniş çene otoriterliği, acımasızlığı ve enerjiyi, sivri çene çabuk sinirlenen yapıyı gösteriyor. İkiye ayrılmış çene, kararsızlığı yuvarlak çene, enerjikliği ve tez canlılığı ileriye doğru çıkık çene, inatçılığı ve hoşgörüsüzlüğü simgeliyor.
KAŞLAR:
Hayata dair önemli kararların nasıl alındığı hakkında bilgi veriyor. Aşağıya doğru kaşlar, kişinin ilişkilerini ciddiye aldığını ve sahiplendiğini, kalkık kaşlar hırslı biri olduğunu ve kolay sinirlendiğini, uzun kaşlar güçlü ve mücadeleci kişilik yapısını, ince kaşlar kolay vazgeçen ve esnek yapıyı, birleşik kaşlar maceracılığı, düz kaşlar ise iyimserliği simgeliyor.
Kaynak: Haber Türk

21 Kasım 2013 Perşembe

iyilik çok güçlüdür..



Yatakta yatan adam, başucundaki genç doktora:
- senden razı olsun evladım dedi. Bu ameliyatı yapmak için yurtdışından buraya kadar gelmeni, yaşadığım sürece unutmayacağım.
Ameliyat edilen hasta, büyük bir hastanenin başhekimiydi. Tedavisi sadece yurtdışında mümkün görülen hastalığı aniden artınca, çoğu öğrencisi olan diğer doktorlar onun böyle bir yolculuğa dayanamayacağını anlamışlar ve az bir kurtarma ümidine rağmen bu işi üstlenmeye karar vermişlerdi. Fakat o hastalığın sayılı uzmanlarından olan bu genç doktor, nereden haber almışsa almış ve bir hızır gibi yetişip onu kurtarmıştı.
Yaşlı doktor, yattığı yerden genç adamın elini tutuyor ve onu bırakmamak için durmadan konuşuyordu O elleri okşar gibi sıvazlarken:
-Ben, doğum uzmanıyım, diye devam etti. Bir zamanlar  karnındaki bir bebeğin sakat olduğunu anlamış, onu bu şekilde yaşamaktansa öldürmeyi düşünürken, kıyamayıp doğmasına müsade etmiştim. Sapasağlam yavruları bile ana rahminde öldürenlere inat, onun yaşamasını istediğim için, hayatta bildiğim o tek iyiliğime karşılık Allah seni bana göndermiş olmalı.
Genç doktor, ellerini gevşetip biraz geriye çekildi ve dizlerinden aşağısı takma olan bacaklarını gösterirken:
-Ben de öyle düşünüyorum efendim, diye gülümsedi. Kurtardığınız o çocuk, bendim.

dolandırıcıkta son durum


Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürü Ahmet Genç, vatandaşların bazı telefonlardan arandığını, “Geçen sene size bedava sigorta yaptırılmış. Bu sene sigortanızı yenilememiz gerekiyor, kredi kartı bilgilerinizi verir misiniz?” denilerek dolandırıldığını ifade etti.

Ahmet Genç, bu tür telefonlara itibar edilmemesi uyarısında bulundu.

zamani yakalamak...

hayat çok garip hiç beklemedigin kadar aciyi biranda yasayabilr  yada mutluluktan gök yüzünde uçacakmis gibi sevine bilirsin. aslinda hayat o kadar düzenli bir sekilde akiyor ki durup dinledigin zaman hayati yada izledigin zaman o ahengi düzeni görürsün.herkes üzerine düsen görevi yada rolü iyi oynuyor.bu rolde insanin kendi istekleri ve arzulari büyük yer tutuyor. bu istek ve arzuları iyi kontrol etmek gerekir. kontrol mekanizması devredışı kaldıgında  insanoğlu garib bir yaratiğa dönebilir.hayatta insanın başına herşey gelir.tıpkı bizim başımıza gelen zamanı yakalayamayan yöneticiler gibi.kız erkek ayrimi yapan  demokrasiyi kendi lehine kullanan kendi düşûncesinde olmayani tehtit eden insanları kutuplaştiran bir hûkümet..

cumanız mübarek olsun..

Çarelere ermiyor aklım...
Bir yüzüm solgunken, isyankar öbür yanım...
Öğütleri masal gibi dinliyorum...
Nasihatler ninni misali geliyor,
Başımı sallıyorum.. sanki anlamış gibi...
Beni takipte ızdırap.. Peşimden gelir kabuslar...
Kimsem yokmuş şu dünyada senden başka!..
Merhametine uzatıyorum ellerimi...
Senin rahmetinle yıkamak istiyorum kirli tövbelerimi..
Dizginle çılgınlıklarımı...affet günahlarımı..
Ey affetmeyi seven Rabbim, sil göz yaşlarımı..
Sen teselli et beni, serinlik sun şu bağrıma...
Vardır bunda da bir hayır..
Hayırlı kederlerimi sen sevdir bana!..
Tıpkı geceye saçılan yıldızlar gibi,
Ömrüme ışık olsun, sıkıntı anlarımda ettiğim dualar..
Hüzünlerde olgunlaştır beni..
Cahilim çok cahilim..
Sen yolum ol! Sen sonum ol!
Sen tut elimden, sana giden yollarda nurum ol!
Dağlar kadar günahlarıma,
Bir avuç tövbe kırıntısı getirdim...
Sen derman ol şu volkanlarıma...
Sensiz bir yürek ne kadar boş!..
Affeyle Ya Rabbel alemin...

Ya Rabbi!
Eğer imanıma bir şüphe girmiş ben de ondan tövbe etmemişsem ihlasla derim ki : Allah'tan başka yaratıcı yok, Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah'ın Resulüdür.

Kızlı erkekli eğitim büyük yanlışmış..vay be kafaya bak..



TBMM Başkanı Vekili Sadık Yakut, eğitimin ayrı ayrı yapılması gerektiğini ifade etmiş. asıl niyetini bence açıklamamış. sadık bey siz milleti bi şey den anlamaz mı sandınız.önümüzdeki dönem böle bi çalışma var diyorsunuz. sonra ben tamamen kalksın demiyorum diyorsunuz. bu işlerin adım adım olduğunu sizde bizde iyi biliyoruz.insanın fikri neyse zikride o olur.bu senin fikrin olabilir ama demokrasilerde ortak fikir kabul edilir. sen millete sordun mu da böle bi çalışma yapılacak diyorsun..sen ve senin gibi düşünenler kız ile erkek ayrımında insanın aklında olmayanı aklına getiriyorsunuz.kusura bakmayın da bizim senin gibi aklımız apış aramızda değil..böle bir uygulama istemiyoruz.zaten kız meslek liseleri kabataş erkek lisesi gibi örnekler var ülkemizde isteyen oraya gidiyor. sen bunu neden genele yaymak istiyorsun anlamış değilim..

20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü

Tüm dünyada çocukların karşı karşıya kaldıkları hak ihlalleri 
ne yazık ki devam ediyor.

Dünyanın pek çok yerinde yaşanan kötü koşullardan, yetişkinler kadar çocuklar da etkileniyor ve ayrımcı uygulamalar çocukları da mağdur ediyor.

Dünyanın pek çok yerinde çocuklar işkence ve kötü muameleyle karşı karşıya kalıyor, kötü koşullarda alıkonuluyor, ölüm cezasına mahkum ediliyor, 
savaşlar ve silahlı çatışmalarda kendileri ve yakınları öldürülüyor, 
tecavüz ve işkence gibi korkunç savaş suçlarında mağdur oluyorlar. 
Ayrıca savaşların en önemli sonuçlarından biri olarak, çocuklar çatışmalarda asker olarak kullanılıyor ve yerlerinden edilip mülteci konumuna düşürülüyorlar.

Milyonlarca çocuk yoksulluk yüzünden ihmal ve istismara uğruyor, 
sokaklarda yaşamak zorunda bırakılıyor.

Türkiye’deki çocuklar da ne yazık ki dünyadaki tüm çocuklarla birlikte aynı sorunlarla, ihlallerle ve suistimallerle karşı karşıyalar..

BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin temel dört ilkesi olan
- çocuklara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi,
- çocuğun yaşama ve gelişmesi
- çocuğun öncelikli yararı ve korunması 
- çocuğun katılımına  yararlı politikalar ve yasalar çıkarılmalı.

Ne yazık ki Türkiye de 10 çocuktan 6 sı şiddet görüyor. özellikle kız çocukları tecavüz ve cinsel tacize maruz kalıyor. artık bunlara bir son verilmeli.sağlıklı nesiller  yetiştirmemiz için çocuklarımızı iyi yetiştirmeliyiz. politikacıların 3-5 çocuk yapın dediğine bakmayın. önemli olan yarınlarımız olan çocuklarımızı iyi yetiştirmeliyiz.lütfen çocuklarımızdan sevgiyi eksik etmeyelim.

18 Kasım 2013 Pazartesi

Böbrek Taşı Düşürme

Merhaba;

Böbrek taşı düşürenler öncelikle Allah acil şifalar versin. en kısa zamanda sağlığınıza kavuşmanız dileğiyle. benim nacizane bir önerim olacak. deneyenler memnun. inşallah sizede şifa olur. böbrek taşı düşürenlerin  acısını gözlerimle gördüm. böyle bir ağrı tarifi olmadığını söylediler. Acı çektikleri gözlerinden okunuyordu.

MALZEMELER;
1- Şeftali yaprağı (25-30 adt) yaş yada kuru farketmez. tabii bu mevsimde taze şeftali yaprağı bulmak çok zor. aktarlarda belki kurusu vardır.
2- Sumak
 Bu iki malzemeyi iyice kaynatıyoruz. iyice süzüp (tülbentten olabilir) sadece bir bardak içiyoruz. fazlasını içmek yok zehirleyebileceği söyleniyor. böbrekteki yada mesanedeki taşı eritiyormuş. inşallah şifa olur..

GEÇMİŞ OLSUN.
.

17 Kasım 2013 Pazar

Bu sadece başlangıç..

Başbakan erdoğanın dünkü diyarbakır gezisi ülkede birilerini sevindiriken bazılarını da kahrediyordu. bu nasıl bi barış anlamadım. Biz bu güne kadar kürt kardeşlerimizin nelerini gasp ettik ki yada nerelerde yaşam hakkını kısıtladık. neyin kavgasıydı bu güne kadar. türkiye cumhuriyetine baş kaldıran silah sıkan bu gün devletin kendisiyle kucaklaşıyor. bu kucaklaşma şu demek mi oluyor. ben bu güne kadar sana haksızlık yaptım özür dilerim sana ait ne varsa ben vereceğim.keşke böle bi şey olsa. sen onları resmen özerk bi statüye yerleştirmekte uygun adımlarla ilerliyorsun.şehirlerin isim değişikliği ,ana dilde eğitim hakkı, kürdistan ,başkent diyarbakır gibi cümleler kuruluyor sen kulağının üstüne yatıyorsun.hatta kendin bile kürdistan diyorsun  devlet televizyonu seni sansürlüyor. aman bu ülkede sadece kürtler yok sana oy veren türklerde var. bu kadar rezil olma diye seni bize iyi göstermeye çalışıyor. bizler sana bu yüzden mi oy verdik bu ülkeyi parçala böl diyemii. peki bu isteklerin ardı arkası kesilmeyeceğini benim bildiğim gibi sn.erdoğanda  biliyordur. bu daha başlangıç derken  çok merak ediyorum. kürtler ayrı bi devlet kurduğunda ne kadar  rahat uyuyacaksınız.  bu kadar milletin hakkını nasıl ödeyeceksiniz?.bunun hesabını nasıl vereceksiniz?.bu kadar insan boşunamı öldü.yazık benim ülkeme kimlere oy verdikte kimlere kaldın sen. sağlık ta hizmet diye attın tuttun meydanlarda.herkesi sözde sosyal güvence altına aldın. sgk ya para ödeyeni de ödemeyenide bir tuttun sistem çöktü. meydanlarda elin hansı chorge faydalanıyorda benim bacım kardeşim neden faydalanmasın dedin şimdide ek sigorta diye bi şey çıkardın. alt yapısını oluşturmadan çok attın ama sende kof çıktın.ne diyeyim allah nasıl biliyorsa öle yapsın..bu daha başlangıç dediğin ve sonrada neler yapacaksan emeline ulaşmaman dileğiyle.

16 Kasım 2013 Cumartesi

KALP KRİZİ GEÇİREN KİŞİNİN YAPACAKLARI



Çok yorgunsunuz ve canınız da fena halde sıkkın.Birdenbire göğsünüzde,kolunuza ve çenenize doğru yayılmaya başlayan korkunç bir ağrı hissediyorsunuz.En yakın hastaneye sadece on dakikalık mesafedesiniz ama hastaneye ulaşmayı başarıp başaramayacağınızdan bile emin değilsiniz.

NE YAPACAKSINIZ..?...

PEK ÇOK İNSAN KALP KRİZİ GEÇİRDİĞİ SIRADA TEK BAŞINA OLUYOR, ETRAFTA YARDIM EDECEK KİMSE BULUNMUYOR.

KALP ATIŞLARI DÜZENSİZLEŞEN VE KENDİSİNİ BAYILACAKMIŞ GİBİ HİSSEDEN BİRİNİN BİLİNCİNİ YİTİRMEDEN ÖNCE YALNIZCA 10 SANİYE KADAR ZAMANI VARDIR.BU DURUMDA NE YAPMANIZ GEREKİR?

PANİĞE KAPILMADAN ÜST ÜSTE KUVVETLİCE ÖKSÜRMEYE BAŞLAYIN.ARABANIZI SAĞA ÇEKİN MOTORU DURDURUN DÖRTLÜLERİ YAKIN ARABANIN ARKASINA GEÇİP SIRT ÜSTÜ YERE YATIN AYAKLARINIZI ARABANIZIN BAGAJINA DOĞRU YUKARI KALDIRIN VE ÖKSÜRMEYE BAŞLAYIN ÖKSÜRMEDEN ÖNCE HER SEFERİNDE DERİN BİR NEFES ALIN;

ÖKSÜRÜKLERİNİZ GÜÇLÜ OLSUN,DERİNDEN GELSİN VE UZUN SÜRSÜN,TIPKI GÖĞSÜNÜZDE BİRİKMİŞ BALGAMI ATMAYA ÇALIŞIR GİBİ ÖKSÜRÜN.HER İKİ SANİYEDE BİR DERİN NEFES ALIP ÖKSÜRÜN VE BUNU YA YARDIM GELENE DEK YADA KALP ATIŞLARINIZ TEKRAR NORMALE DÖNENE DEK SÜREKLİ YAPIN.

SAKIN ARABANIZIN İÇİNDE OTURMAYIN BU ESNADA SİZİ GÖREN İNSANLAR YARDIM EDECEKLERDİR DERİN NEFES ALMAK CİĞERLERİ OKSİJENLE DOLDURUR.ÖKSÜRMEK KALBE TAZYİK YAPAR VE KAN DOLAŞIMINI RAHATLATIR.KALBE UYGULANAN BU TAZYİK,KALBİN NORMAL RİTMİNE DÖNMESİNİ KOLAYLAŞTIRIR.

BÜTÜN BUNLAR SİZE, BİLİNCİNİZİ KAYBETMEDEN ÖNCE HASTANEYE YETİŞECEK ZAMANI TANIR. AYAKLARINIZ YUKARI DOĞRU KALDIRILMIŞ OLDUĞUNDAN VÜCUDUNUZDAKİ BÜTÜN KAN KALBE BASINÇ YAPACAKTIR. BU POSİZYONDA YATMAK KALBİN NORMAL ÇALIŞMAYA DÜZENİNE GEÇMESİNE YARDIMCI OLUR BU KONUDA MÜMKÜN OLDUĞUNCA ÇOK KİŞİYİ BİLGİLENDİRİN.

BU BİLGİ SAYISIZ İNSANIN HAYATINI KURTARABİLİR!!!ASLA, 'BENİM BAŞIMA GELMEZ!' DİYE DÜŞÜNMEYİN.HAYAT TARZIMIZIN EPEYCE DEĞİŞTİĞİ ŞU SON YILLARDA ARTIK HER YAŞTA İNSAN KALP KRİZİ GEÇİRİYO

DERT AĞACI

MUTLAKA OKUYUN DERİM...

Eski çiftlik evini restore etmek için tuttuğum marangoz, işteki ilk gününü zorlukla tamamlamıştı. Arabasının patlayan lastiği onun ise bir saat geç gelmesine neden olmuş,

elektrikli testeresi iflas etmiş ve şimdi de eski püskü pikabı çalışmayı reddetmişti....
Onu evine götürürken yanımda adeta bir taş gibi oturuyordu. Evine ulaştığımızda beni, ailesiyle tanışmam için davet etti.

Eve doğru yürürken küçük bir ağacın önünde kısa bir süre durdu, dalların uçlarına her iki eliyle dokundu. Kapı açıldığında; adam şaşırtıcı bir şekilde değişti. Yanık yüzü tebessümle kaplandı, iki küçük çocuğunu kucakladı ve eşine kocaman bir öpücük verdi. Daha sonra beni arabaya yolcu etmeye geldiğinde; ağacın yanından geçerken merakım daha da arttı ve ona eve giderken gördüğüm olayı sordum.

"O, benim dert ağacım," dedi.

"Elimde olmadan işimde bazı sorunlar çıkıyor, ama şundan eminim ki o sorunlar, evime, esime ve çocuklarıma ait değil. Bunun için bu sorunları her aksam eve girerken o ağaca asıyorum. Sabahları tekrar onları oradan alıyorum. Ama komik olan ne biliyor musunuz?
"Ertesi sabah onları almaya gittiğimde, astığım kadar çok olmadıklarını görüyorum...."

Öfkeyle geçen her dakikanız, mutluluğunuzdan çalınmış 60 saniyedir !

türküm ve gurur duyuyorum..

15 Kasım 2013 Cuma

eski futbolcudan çarpıcı açıklamalar..

Abdullah Ercan'dan çarpıcı sözler...

19 yıllık eşine boşanma davası açan milli takım antrenörü eski yıldız futbolcu Abdullah Ercan, "Futbol hayatım bitince, para kesildi. Para kesilince evlilik bitti" dedi, üstelik özel hayatıyla ilgili daha da çarpıcı sözler sarfetti

Trabzonspor, Fenerbahçe, Galatasaray'da oynayan "Sarışın Türk" lakaplı eski futbolcu Abdullah Ercan, 19 yıllık eşi Nazan Tülin Ercan'a Çağlayan'daki İstanbul Aile Mahkemesi'nde karşı boşanma davası açtı. Ercan, "Futbol hayatım bitince para kesildi. Para bitince evlilik de bitti" diyerek eşinden 1 milyon lira manevi tazminat talep etti. Ercan, eşi Nalan Tülin Ercan'ın üzerine kayıtlı Trabzon'da 5 arsa, Bolu, Mengen ve Babahızır'da bulunan arsa ve evler, Rumelihisarı'nda 1 daire ile otomobiline tedbir koydurdu. Nazan Tülin Ercan ise daha önce Abdullah Ercan'a "kumar ve zina" iddiasıyla 5 milyon lira maddi, 5 milyon lira manevi tazminat, 30 bin lira kendisi, 15 bin lira da oğlu için nafaka talebiyle boşanma davası açmıştı. Şu an Türkiye Futbol Federasyonu'nda antrenörlük yapan Ercan, boşanma dilekçesinde şu iddialara yer verdi:
 HAR VURUP, HARMAN SAVURDU'
 
Futboldan 5 milyon dolar kazandım. Bu parayı eşim, çocuğum ve eşimin ailesine harcadım. Eşim, paraları har vurup harman savurdu. İşsiz kaldığım dönemlerde kredi çekerek geçindim. Ancak eşim lüks yaşamından ödün vermedi. Her yıl 2 ay Bodrum, 15 gün Amerika tatilleri yapmaya devam etti. Evimin ve ailemin ihtiyaçlarını karşılamak için geçen yıl 400 bin lira kredi kullanmak istedim. Banka eşimin imzasının olması gerektiğini belirtti. Eşim, "100 bin lira hesabına EFT yapılacak" şeklinde sözleşme yaparak imza attı. Eşimin babası tefecinin eline düştü. Babasını kurtarmak için tefeciye 100 bin dolar verdim.

Annem ve kız kardeşim evime gelemiyordu. Evime ailemin dışında herkes girebiliyordu. Evim kafe gibiydi. Kumar oynamıyorum.

'500 LİRAYLA GEÇİNİYORUM'

Antrenörüm. 20 bin lira alıyorum. Başka gelirim yok. Her ay banka kredisi ve kredi kartlarına 10 bin lira veriyorum. Oğlumun okul taksiti olan 3 bin 700 lira, özel ders ücreti yıllık 5 bin lira, özel şoför, harçlık ve telefon faturası ödeniyor. Aylık benzin parası 600 lira, site aidatı bin 500 lira. Maaşımın 19 bin 500'ü masraflara gitmektedir.

Eşim para bittikten sonra beni yabancı gibi gördü. 5-6 yıldan beri aramızda karı-koca hayatı kalmamıştır. Aynı evin içinde farklı insanlarız. Kız arkadaşım var. İnsanın kız arkadaşının olması zina sebebi değildir. Kız arkadaşımı eşim bilmektedir. Bana "Para getir de ne yaparsan yap" ve "Eve getir, tanıştır" demiştir. Beni arkadaş edinme konusunda serbest bırakmıştır. Sürekli para istemektedir. Evlilik birliğimiz eşimin sorumsuz davranışları yüzünden bitmiştir

demokratikleşme paketinden 6 il ve 12 ilçe için isim değişikliği çıktı


6 İl ve 12 İlçe İçin Önerilen Yeni İsimler

Demokratikleşme Paketi sonrası bazı il ve ilçeler için önerilen isimler İçişleri Bakanlığı'na gönderildi.

Demokratikleşme Paketi sonrası bazı il ve ilçeler için önerilen isimler İçişleri Bakanlığı'na gönderildi.

Demokratikleşme paketi ile il ve ilçelere eski ismine dönüş kapısı açılınca, özellikle Doğu ve Güneydoğu'dan TBMM'ye isim iadesi için teklif yağdı. Talepleri değerlendiren AK Parti, değişiklik tamamlanmadan w, x, q harfleriyle ilgili isteği de işleme aldı.
AK PARTİ, BAKANLIĞA GÖNDERİYOR

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı demokratikleşme paketi çerçevesinde il ve ilçelerde eski isimlere dönüşün kapısı açılınca, Meclis'e de bu yönde teklif yağdı. Ak Parti gelen teklifleri İçişleri Bakanlığı'na göndermeye başladı.

HAKKARİ İÇİN 'CÖLEMRG' İSMİ

Star Gazetesi'nin haberine göre; İçişleri Bakanlığı'ndan bu tekliflerden uygun olanların yer alacağı bir torba tasarı gelmesi bekleniyor. W, x, q harfleriyle ilgili değişiklik olmamasına karşın Meclis bu yöndeki talepleri işleme aldı. AK Partili milletvekillerinin memleketleriyle ilgili isim değişikliği teklifleri grup başkanlığı tarafından doğrudan Tbmm Başkanlığı'na gönderilmiyor. Bunun yerine teklifler bakanlığa gönderilmeye başlandı. Böylece bakanlıkca uygun görülen yer adlarının değişikliği konusunda hükümetten bir torba tasarı gelmesi bekleniyor.

YASAL DÜZENLEME İLE DEĞİŞTİRİLECEK

BDP'li milletvekilleri ise başta Diyarbakır olmak üzere Doğu ve Güneydoğu'daki bir çok il ve ilçenin adının Kürtçe olarak değiştirilmesi için teklif verdi. Tbmm Başkanlığı'nın içeriğindeki Kürtçe isimler ve Q,W,X harfleriyle birlikte işleme koyduğu yasa değişikliği tekliflerine göre değiştirilmesi istenen iller de bilerlendi.

BU İSİMLER LİSTEYE GİRDİ

Diyarbakır: Amed

Van: Wan,

Bitlis: Bedlis

Hakkari: Colemêrg

Bingöl: Cewlihg

Erzurum: Erzerom

İSMİNİN DEĞİŞMESİ MUHTEMEL İLÇELER;

Sur: Dikran Amed

Bağlar: Rezan

Yenişehir: Bajare Nuh

Silvan: Miya Farqin

Kulp: Pasur

Dicle: Piran

Adilcevaz: Elcewaz,

Güroymak: Norşen,

Tatvan: Tetwan,

Ahlat: Xelat

Tekman: Tatos,

Hınıs: Xınus

Red - Taylor Swift - Lyrics (Unpitched)


22 -Taylor Swift (lyrics)


14 Kasım 2013 Perşembe

Hayırlı nurlu cumalar.

Gökten ne yağdı da yer kabul etmedi. Toprağa ne ekildi de bitmedi. Bu dünya'ya kim geldi de gitmedi. Hangi dert hangi sıkıntı bitmedi. Allah'ın rahmeti, mağfireti kime yetmedi. Kim Allah dedi de O yetişmedi. Kim gizli gizli yalvardı da O işitmedi. Kim Rabbım dedi de O buyur kulum demedi. Rabbimizin buyur kulum hitabıyla müşerref olanlardan olmamız dileğiyle. Rablerinden korkanlara bölük bölük Cennete sevk edilmektedir. Nihayet oraya vardıklarında kapıları açılır ve bekçileri onlara: Selam sizlere ne hoşsunuz; ebedi olarak içinde kalmak üzere haydi girin oraya derler.Ey Allah'ım! Yaptığımız işlerde muvaffakıyetler ihsan et bizlere. Kötü yollara geçenleri gittikleri yoldan geri çevir. Evlerimize mutluluk ihsan eyle. Taşımakta zorlanacağımız yüklerle bizleri sınavdan geçirme. Darda ve muhtaç koyma. Amin.Ey Rabbım  İstemeden verdiklerine bakınca istediklerimizi vereceğine inanarak; duasını beklediğimizi hayırlara ulaştırmanı diliyorum. Allah'ım, Sen, benim Rabbimsin; Senden başka ilâh yoktur. Beni Sen yarattın; ben, Senin kulunum ve gücüm yettiğince Sana olan ahdime ve vaadime bağlıyım. İşlediklerimin (kötülüklerin) şerrinden Sana sığınırım. Üzerimdeki nimetlerini itiraf eder; günahlarımı da ikrar ederim. Beni bağışla. Zira günahları bağışlayan ancak sensin.Melekler daima hepimizin duacısı olsun. Yüreğiniz ferah, ilhamımız bol olsun. Sevgili peygamberimiz, şefaatçimiz olsun.Ya Rabbi  Sana açılan elleri, sana yönelen gönülleri, sana bükülen boyunları, sana yalvaran dilleri, ne olur boş çevirme, amin.Ya Rabbim! Bu mübarek cuma günün yüzü suyu hürmetine biz aciz kulların ne derdi varsa, ne sıkıntısı varsa; dertlilere deva, hastalara şifa, borçlu kullarına edalar nasip et Ya Rabbim  Biz kulların dualarını kabul et. Amin. Biz ne biliriz ki Cuma nedir? Cuma'yı kılarken Sahabe-i Kiramın sevinçten gözleri dolardı ve korkudan tir tir titrerdi ama öyle bir korkuydu ki bu bir daha ki Cuma'da olmamanın korkusuydu. Biz ne biliriz Cuma günleri cami önlerinde meleklerin beklediğini ve cumaya gelenlerin isimlerini gümüş kalemlerle defterlere yazdığını...Her Müslümanın amel defterlerini gümüş kalemlerle yazılması dileğiyle Hayırlı Cumalar...

Görünmez olmanın formülünü buldular


Görünmez olmanın formülünü buldular

Görünmezlik artık hayal olmaktan çıktı. Bilim insanları görünmezlik sağlayan bir cihaz geliştirdi. Ancak bu cihaz yalnızca savunma amaçlı kullanılacak.




Bilim insanları, görünmezliği hayal olmaktan çıkardı.
Çin ve Singapurlu araştırmacılar, ışığı büken bir cihaz sayesinde nesleri görünmez kılmayı başardı. Camdan yapılmış altıgen bu cihazın içinden geçen bir balık ve kedi görünmez oldu.
Bilim insanları, "Bir nesneyi perdeleme cihazıyla çevreliyoruz. Bu cihaz, gözümüze ulaşmadan önce ışığını gizlemek istedigimiz nesneyi atlamasını ve sonra nesneye geri dönmesini sağlıyor. Bu sayede arka plan görünmeye devam ederken cihazın içinden geçen nesne görünmezlik kazanıyor" açıklamasını yaptı.Henüz ilk safhada olan teknolojinin ileride askeri amaçlı kullanılabilceği belirtiliyor.bakalım daha neler icat edilecek. insanlar bi yerden bi yere ışık hızında gidip gelirse hiç şaşırmayacağım..

Nereden Nereye



Muhabirlikten medya patronluğuna

Günlerdir TV8’i alacağı konuşulan ancak bu konu hakkında açıklama yapmaktan kaçınan Türkiye’nin en ünlü televizyoncu ve yapımcılarından Acun Ilıcalı, dün sosyal paylaşım sitesi Twitter’daki hesabından kanalı satın aldığını duyurdu.


IlıcalıTwitter’daki sayfasına “TV8 konusunda Sayın Mehmet Nazif Günal’la anlaştık. Satın alma süreci başladı” yazarak, dedikodulara son noktayı koydu.
Yedi yıldır yaptığı programlarla reyting sıralamasında üst sıralarda yer alan Ilıcalı’nın, yakaladığı başarıyla birlikte bir kanal sahibi olmanın heyecanını yaşadığı ve bu isteğini gerçekleştirdiği için oldukça mutlu olduğu söyleniyor.

Mutluluk veren kanal olacak’
Bir süredir ‘temiz’ olarak gördüğü TV8’i almayı düşündüğünü ve yapılan görüşmeler sonunda imzayı attıklarını söyleyen Ilıcalı, “Mehmet Bey’le görüşmelerimiz sonucunda konuya sıcak bakmasıyla bir pazarlık süreci yaşadık. Eylül 2014’te sezonu açacağız. İnsanları üzen, demoralize eden bir yayın yapmayacağız. ‘Mutluluk Veren Kanal’ sloganıyla yola çıkacağız. Kanalda benim yaptığım programların yanı sıra, sit-com, talk show ve yarışmalar olacak. Eğlenceli programların dışında başka bir akışa yer vermeyeceğiz” dedi.
Tüm programları kendi şirketinin yapacağını dile getiren Ilıcalı, “150 kişilik bir ekibim var. Hepsi işinde çok profesyonel. Onlarla birlikte bütün prodüksiyonları kendimiz yapacağız. Dışarıdan program almayacağız” açıklamasını yaptı.
Kanalı 80 milyon dolara aldığı iddialarıyla ilgili konuşmak istemeyen Ilıcalı, eylül ayında sezonu açtıktan sonra iki ay içerisinde TV8’i üç büyük kanal arasına sokmayı hedeflediğini de sözlerine ekledi. Ilıcalı, yeni sezonda Star TV’de Ebru GündeşHadiseMurat Boz ve Gökhan Özoğuz’La ‘O Ses Türkiye’, Hülya Avşar ve Eser Yenener’Le ‘Yetenek Sizsiniz’ programlarıyla seyirci karşısına çıkıyor ve yapımcılığını üstlendiği ‘3 Adam’la yayınlandığı gün, kanalı reytinglerde üst sıralara taşıyor.